MİRASIN HÜKMEN REDDİ
Av. Feyza ÇELİK
6/11/20246 min read
Miras hukuku en basit tabiri ile, bir kişinin ölümü sonrasında malvarlığının, haklarının ve borçlarının kimlere ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk dalıdır. Hukuk sistemimizde benimsenmiş olan külli halefiyet ilkesinin gereği olan hem yasal hem de atanmış mirasçılar, miras bırakanın ölümü anında mirası tüm borçları ile kendiliğinden iktisap ederler. Miras bırakanın aktif varlıklarının fazla olması durumunda çoğunlukla olumsuz bir durum yaşanmazken, miras bırakanın borçlarının fazla olması durumunda mirasçılar tarafından sorunlar yaşanmaktadır. Zira, mirasçılar miras bırakanın borçlarından kişisel olarak (kendi malvarlıklarıyla) sorumludurlar. Mirasçıların, bu olumsuz durumlara maruz kalmamaları için kanun koyucu tarafından mirasın reddi imkânı getirilmiştir. Bu yazımızda, TMK 605nci maddesi çerçevesinde mirasın hükmen reddi konusu ayrıntılı olarak incelenecektir.
Mirasın reddinden esas olan, mirasçıların üç aylık sürede ret beyanında bulunması şarttır. Oysa, mirasın hükmen reddinde böyle bir şart aranmaz. Gerçekten, Türk Medeni Kanunu 605nci maddesinin ikinci fıkrasında; ‘’ Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.’’ şeklinde düzenlenmiştir.
Mirasın Hükmen Reddinin şartları;
1- Miras bırakanın ölüm tarihinde borçlarını ödemekten aciz olması
Ödemeden aciz durumu, borçlunun malvarlıklarının tümünün dahi borçlarını ödemeye yetmemesi halidir. Öğretide genel kabul edilen görüşte ödemeden aciz halinin, terekenin pasiflerinin aktifini aşmış olduğu anlamını taşıdığıdır.
Miras bırakanın aciz halinde bulunması gereken zaman hiç şüphesiz ölüm anıdır. Miras, miras bırakanın ölüm anında açılmış olduğundan, o anki aktif ve pasif malvarlığına bakılması gerektiği aşikardır.
2- Miras bırakanın aczi açıkça veya resmen tespit edilmiş olması
Miras bırakanın ölüm anında ödemeden aciz olması tek başına yeterli değildir, aynı zamanda bu durumun açıkça veya resmen tespit edilmiş olması gerekir.
Ödemeden aczin açıkça belli olması; miras bırakanın yakın çevresi, ailesi, sosyal çevresi, ticaret yaptığı kimselerin miras bırakanın ekonomik durumunu açıkça bilmesini ifade eder. Ancak, bazı durumlarda miras bırakan var olan borçlarını yakınları ile paylaşmamışta olabilir ya da miras bırakan borçlarının ödememek için kendisini borca batıkmış gibi göstermişte olabilir. Bu durumlarda terekenin borca batık olup olmadığının tespit edilmesi gerekmekte olup tanık dahil her türlü delil ile ispat edilebilir.
Ödemeden aczin resmen tespit edilmiş olması; miras bırakanın ödemeden aczine karar verilebilmesi için resmi evrakların, işlemlerin vb. var olmasını ifade eder. Miras bırakan aleyhine icra takibi başlatılmış ve hakkında aciz vesikası alınmış olması, miras bırakanın konkordato ilan etmesi, iflas etmesi yahut tüm mal varlığına haciz konulmuş olması vb. durumlar örnek olarak sayılabilir. Ancak miras bırakanın ortağı olduğu sermaye şirketinin iflas etmiş olması kişinin borca batık olduğu anlamını taşımayacaktır.
3- Terekenin, benimsenmemiş olmaması
Mirasçıların, mirasın hükmen reddedildiği ileri sürebilmesi ve mirasçılık sıfatından kurtulabilmeleri için mirasın açık veya örtülü olarak kabul edilmemiş olması veya mirası kabul anlamına gelebilecek davranışlarda bulunulmamış olması gereklidir.
Zira, Türk Medeni Kanunu 610ncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan düzenlemede; ‘’.. mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez…’’ düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 15.10.2020T. 2016/16104E. 2020/6246K. Sayılı kararında; ‘’…Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, murisin ölüm tarihi itibariyle terekesinin açıkça borca batık olup olmadığının ve mirasçıların terekeyi kabul anlamına gelen işlemler yapıp yapmadıklarının araştırılması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 605/2 maddesi hükmü gereğince mirasın hükmen reddine (terekenin borca batık olduğunun tespitine) ilişkin talepler, süreye tabi olmayıp mirasçıların iyiniyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibariyle, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK m. 605/2). Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü vb.. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı göz önünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir…’’
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 16.04.2008T. 2008/4-332E. 2008/336K. Sayılı kararında; ’’.. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 605. maddesi "B.Ret; I.Ret beyanı; I.Ret hakkı" başlığı ile düzenlenmiştir. Birinci fıkrası "Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler." hükmünü içermektedir. Kayıtsız, şartsız red (hakiki red) olup, bu davada uygulama dışındadır. İkinci fıkrası "Ölümü halinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır" hükmünü amirdir. Bu hüküm bir karinedir. Konumuzu veyadan önceki cümle ilgilendirmektedir. Türk Kanunu Medenîsi’nin 545. maddesinin sadeleştirilmiş şekli aynen kaleme alınmıştır.Bir çok yargı kararlarında ve ilmi görüşlerde bu red, hükmi red olarak isimlendirilmektedir. Türk Medenî Kanunu, "hakiki redde" süre ile kayıtlı ve mirasçıların tek taraflı irade açıklamasını öngördüğü halde, söz konusu "hükmi reddin" sonuç doğurması için herhangi bir irade açıklaması ya da dava yolu öngörmemiştir. Öyle ki; reddin kendiliğinden oluştuğu kabul edilip, mirasın açılması ile kendiliğinden mirasçılara intikal edeceği (TMK. m. 599) yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir. Eğer mirasçı olabilecek kişi sarih irade beyanıyla ya da Türk Medenî Kanunu’nun 610. maddesinin ikinci cümlesinde açıklanan davranışlarla mirası kabul etmiş ise, zaten yapılabilecek bir işlem kalmamıştır. Mirası hükmen red etmiş sayılan kişi, tereke alacaklıları aleyhine husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebileceği gibi, bunu def’i yolu ile de ileri sürebilir. Somut olayda, mirasçılar def’i yolunu tercih etmişlerdir. Açılan bu davada miras bırakanın ödemeden aczinin açıkça belli olduğunu dile getirmişlerdir. İşte bu halde mirasın reddedilmiş olduğunun kabulü gerekir. Bu durumun teyidi yönünden, mahkeme duruşma safahatında; Tapu Sicil Müdürlüğü’ne, SSK İhtiyarlık Sigorta Müdürlüğü’ne, Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne, Emekli Sandığı’na müzekkereler yazmış, aldığı cevaplarla miras bırakanın hiçbir taşınmazının bulunmadığı, vergi mükellefi olmadığı, SSK ve Emekli Sandığı’ndan maaş almadığı belirlenmiştir. Ayrıca; Emniyet Müdürlüğü’nden alınan cevabi yazıda da, miras bırakanın ölmeden önce boşta gezdiği, işinin olmadığı, üzerine kayıtlı mal varlığının bulunmadığı tespit edilmiştir. Dinlenen şahit de bu durumu teyit etmiştir. Bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi, miras bırakanın taşınır, taşınmaz hiçbir malı olmadığı gibi, maaşının da bulunmadığı, herhangi bir işte de çalışmadığı belirlenmiştir. Yani miras bırakanın ödemeden aczi açıkça bellidir. Karinenin doğruluğu somut olayda saptanmış olup, aksi davacı tarafından ispat edilememiştir. Bu görüşümüzü; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.03.1984 gün ve 1982/2266 E, 1984/239 sayılı kararı ile, 14.03.2001 tarih ve 2001/2-220 E, 240 sayılı kararları da doğrulamaktadır…’’
Sonuç olarak, Mirasın bırakanın ölüm anında ödemede aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras kendiliğinden reddedilmiş sayılır. Mirasçılar tarafından, miras açıkça veya örtülü olarak kabul edilmedikçe, terekenin tüm alacaklılarına karşı bu durum ileri sürülebilecektir. Mirasın hükmen reddine ilişkin kanunda yer alan düzenlemeler, mirasçıların borç yükünden kurtulmasına ve kendi mal varlıklarını koruma altına almasına olanak tanımaktadır.